Mayıs 18, 2025 tarihinde yayınlandı
Toplumdan topluma, kültürden kültüre, sosyal tabakadan bir başka sosyal tabakaya normal kabul edilen kurallar farklıdır. Örneğin bir toplum için nezaket kabul edilen davranış başka bir toplum için özgüvensizlik ya da cesaretsizlik olarak addedilebilir. Aynı toplum içinde yaşayan insanların davranışlarındaki benzerlikler o toplumun normunu oluşturur ve uyma davranışı göstererek içinde bulunduğumuz gruba uygun davranışlar yani doğrular gösteririz. Şayet içinde bulunduğumuz toplum/kültür/grubun ortalama davranış/tutum ya da düşüncesinde uzaklaşıyorsak “hatalı ya da yanlış” olarak değerlendirilmeye başlar.
Yaşam içerisinde bazen bu normlarla paralellik gösterirken bazen ters düşebiliriz. İnsan olmanın gereği olan bu iniş çıkış hali bize en değerli bilgiyi yani “deneyimi” kazandırır. Oscar Wilde, “Deneyim insanların hatalarına verdikleri isimdir” der. Hata yapma korkusu ise yeni bir deneyim elde etmemizin önündeki en büyük engeldir. Öğrenme stratejilerinden birisi de dene-yanıl yöntemidir. Bu yöntem beyin kabiliyetlerinin gelişmesinden önemli bir rol oynar. Araştırmalara göre hata yapıp hatasını düzeltmeye çalışan insanların beyninde yeni nöronal bağlar kurulduğu görülmüştür.
Hata yapma potansiyelimizi ve yaptığımız hataları kabul ettiğimizde hayatımız yeni sürprizlere ve deneyimlere gebedir. Hatamızı sahiplenmeliyiz çünkü hatasına sahip çıkanlar daha az hata yaparlar. Hata yapmıyorsak şayet bunun iki sebebi olabilir. Ya hiçbir şey yapmıyoruzdur ya da hiç risk almıyoruzdur. Günümüz iş dünyasında büyük şirketler risk alma kültürünün önemini vurguluyor. Bünyesindeki çalışanları ise risk almaya teşvik ediyor. Bugün hepimizin evlerinde, iş yerlerinde kitaplarımıza defterlerimize yapıştırdığımız post-itler iş dünyasında yapılan bir hatanın ürünüdür. Kuvvetli bir yapıştırıcıyı keşfetmeye çalışılırken hata ile en zayıf yapıştırıcı keşfedilmiş ve yeni bir alanı doğurmuştur.
Araştırmalara göre hatalara odaklanan kişiler, sosyal kaygısı yüksek ve yargılanma korkusu taşıyan kişiler olarak tespit edilmiştir. Bu kişilerin zihni, yüksek yargılanma hassasiyeti sebebiyle olumsuz içerikleri olumlu içeriklere nazaran çok daha iyi seçiyor ve olumsuz duyguları daha çok hissediyorlar. Hataya toleransı düşük kişilerde öfke duygusu daha sık yaşanıyor. Hatalı davranmamak için ilişki kurmaktan kaçınıyor, insanlarla aynı ortamda bulunmaktan uzak duruyorlar. Korkuları nedeniyle hayatı yaşamaktan vazgeçiyorlar.