Eylül 15, 2020 tarihinde yayınlandı
2000’li yılların başından itibaren aşık kişilerin beyinlerinde neler olduğu bilim adamlarınca merak konusu haline gelmiştir. Çeşitli beyin görüntülüme teknikleri ile kişiler incelemeye alınmış ve çarpıcı sonuçlar ile karşılaşılmıştır. Yapılan çalışmalar, aşık olunan kişinin fotoğrafına bakıldığında beynin belli merkezlerinin uyarıldığını ortaya koymuştur. Bu merkezler, anterior singulat, hipokampüs, striatum, ventral tegmental alan gibi dopamin yoğunluğunun olduğu bölgelerdir. Dopamin ise keyif, haz ve ödül kimyasalıdır. Yani aşık beyin adeta dopamin havuzunda yüzmektedir. Aşıkların sürekli neşe (öfori) halinde olmasının nedeni budur. Bir nevi beyin bu ödül ve keyif haline aşıktır. Aynı ödül hissini aşık olunan kişiyi hatırlatacak nesneler, görüntülerde oluşturabilir. Dopamin fazlalığı kişileri mutlu ederken başka sorunları da beraberinde getirmektedir. Gerçeklik algısının bozulması , uykusuzluk, dikkat ve konsantrasyonda azalma bu sorunlardan yalnızca birkaçıdır. Beynin işlevleri açışından incelediğimizde ise aşkın, şiir dizelerindeki gibi yüce anlam taşımadığını söyleyebiliriz. Çünkü insanı insan yapan, mantıklı karar almayı sağlayan , muhakeme etme gibi becerilerden sorumlu beyin bölgemizin (frontal korteks) işlevlerinde ciddi anlamda düşüş görülmektedir. Bu da aşık olan kişilerin yanlış karar alması, hatalarından ders çıkaramaması, “ne yaparsa yapsın vazgeçemiyorum” düşüncesinin organik temelidir. Bir diğer hipoaktivite görülen beyin bölgesi, korku ve kaygının merkezi olan amigdaladadır. Aşık kişilerde korku ve kaygı azaldığı için riskli davranış artar. “uğruna ölümü göze almak” düşüncesi de beynin korku ve kaygıyı yeteri kadar hissetmemesinden kaynaklanır. Aşıklarda görülen bir başka durum ise takıntılı düşünceler ve zorlantılı yakınlık arayışıdır. Yapılan çalışmalar tutkulu aşıkların gündüz düşüncelerinin %85’inin sevdikleri kişiler ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Takıntılı düşünceler ile ilişkisi olduğu bilinen serotonin adlı kimyasal, aşık kişilerde neredeyse OKB hastalarında görüldüğü kadardır. Normal kişilere göre ise %40 daha azdır. Aşıkların yemeden içmeden kesilmesinin nedeni de yine serotonin düşüklüğünden ileri gelir.
Aşık olmanın az da olsa beyin açısından faydaları olduğunu söyleyebiliriz. Araştırmalara göre aşık olunan kişiyi görmek, hissedilen acıyı ve ağrıyı azaltmaktadır. Bununla birlikte aşkın beyni gençleştirdiği bilinmektedir. Nöron Growth Factor (NGF) adı verilen beyin kimyasalı aşık kişilerde artar bu da beyinde yeni bağlantıların oluşması ve beynin gençleşmesini sağlar.